23 Ocak 2013 Çarşamba

Yazmak Ya Da Yaz(a)mamak...



Yapıldığı kadarıyla var olanla yetinememek,aman beden bu kadar diyememek kötüdür.Diyemedim hiç,olduğu kadar demeye çalıştım en azından,bu söze alışabilmek istedim.Hep daha iyiyi elde edebilme arzusunda oldum,felsefem,kılavuzum haline geldi adeta.Yazı için de böyle durum.

Yazı yazmak için masa başına oturduğumda kayboldu sihir,uçuştu zihnimdeki kelimeler bir anda.Her şey anlamsız olmaya başladı sanki yazmaya çabalarken,şu an da olduğu gibi.

Genelde gece düşünürüm ben,kulaklığım kulağımda ruh halime göre fon müziğimi belirlerim.Bir saat,iki saat geçer arada beliren cümlelerim olur.Bu zaman diliminde kendi içimde günah çıkarırım,iyi-kötü her şeyin muhasebesini yaparım.Söylenmemiş sözlerim,varsa kırgınlıklarım,olaylar,insanlar.. her şeyle yastığa başımı koyduğumda yüzleşirim.Yazı kaynaklarım buralardan çıkar kimi zaman,zaten çatlarım zihnimdekileri defterime dökemezsem iyileşemem.O defterde;büyük sürprizlerimin hazırlığı saklıdır,kırıldıklarım,kendime verdiğim sözler,hedeflerim,kısa yoldan anlatmaya çalıştıklarım uzun uzun düşündüklerim ve söyleyemediklerim de...

Düşündüklerini kolay ve net ifade edebilen biri olarak tanınırım,öyleyim bir yerde de velhasıl içimde bazı duvarlarım vardır ki sağlamca örülü,kolayca yıkılamayacak...Kimi zaman da yazarken kendimle yüzleşmem zordur,yazarım ve bir süre sonra kelimelerim okunamayacak hale gelir gibi ben bile anlamak istemiyorum galiba derim,o andan hemen kurtulmak isterim.Yine de,inadına : Çözümüm yazmak,ver elini defterim,yazmak terapim...

Yazmak benim için ihtiyaçken,bu alanda uğraşma arzusundayken,yazdıklarımı beğenmiyorken,huzursuzluklarımı tutamazken,kendi içimdeki gel-gitlerle sorumun çözümü için arayışlardayım: Yazmak ya da yaz(a)mamak

19 Ocak 2013 Cumartesi

Okuduklarımdan:Bir De Baktım Yoksun


Bir De Baktım Yoksun,Yekta Kopan'ın okuduğum dördüncü kitabı,ancak bloğumda yer verdiğim ilk kitabı.

Okuduğum dört kitap boyunca gözlemlediğim şu ki ya da ön izlenimim (aslında gözlem yapabilmek adına daha ayrıntılı bir bakış açısıyla bakmalıydım),insanın kendi içinde yaşadığı iç hesaplaşmalar,insan zihninde ötelenmiş düşüncelerin derin betimlemeleri,iç konuşmalar,ikili ilişkiler ( baba-oğul,kadın-erkek) gibi konuların zeminine dayalı bir kuruluma sahipti okuduklarım.Her kitabı kendi içinde ele almak daha verimli ve iyi olur tabi.

Yekta Kopan'ın öykülerini okurken yer yer karşılaştığım benzetmelerin  ve okuduğum cümlelerin kalitesi bence oldukça iyi.(Parantez açmam gerekirse sıradan değil yani amatörce hiç değil yazıları,kaliteden kastım bu.)

Bir De Baktım Yoksun'a gelirsem eğer ;arka kapakta göreceğiniz gibi :Unutulmaz bir karşılaşmalar kitabı ve çok iyi bildiğimiz ama unutmaya çalıştıklarımızı hatırlatıyor.Okumuş olduğum bu kitabın iki ayrı dalda ödülü var 2010 Yunus Nadi Ödülü ve 2010 Haldun Taner Öykü Ödülleri'nin de sahibi.

Kitap 6 öykü içeriyordu,severek okudum diyebilirim.Yer yer az da olsa sıkıldım,ruh çözümlemeleri ve uzunca gelen aynı nokta üzerindeki duruşlardan olsa gerek sıkılma sebebim.(Belki başka bir zaman ikinci bir okumamda durum farklı olabilir,benim de ruh halim önemli aslında,yanlış bir değerlendirme yapmayayım.)Öykülerinin kalitesi oldukça yüksek ve özgün bana göre.10 üzerinden puan ver deseler,puanım 7,5-8 olur.

Dipnot :Oğuz Atay'dan alıntılar hoştu bence son öyküde.En kısa zamanda Oğuz Atay'ı okumalıyım ;)

Çizilen cümleleriyle:

syf.19 Ama kimi zaman hesap yapmamalı insan,okun yaydan nasıl çıktığının farkına bile varmamalı.

syf.20 İnsan,görüntüler dünyasında dilediği gibi at koşturabiliyor,bir olayı zaman sıçramasıyla ilgisiz bir başka olaya bağlayarak anılarını değiştirebiliyor ama sesleri değiştiremiyor,iyi biliyorum bunu.Unutmak gerekiyor;tonlamaları,vurguları,melodileri,iniş-çıkışları unutmak gerekiyor.Unutmamışım.

syf.23 İnsan yaşlandıkça sinirlerini halının altına süpürmeyi öğreniyor.
         
          Gerektiğinde susmayı öğrenmek de geçen yılların öğrettiği bir erdem.

syf.38 Kitaplarla dolu bir geçmişte,kütüphaneyle çevrili bir odada sensizlikten kaçmaya çalışmak dünyanın en zor şeyiymiş.

syf.51 Babam,herhangi bir duygu,karşı konulmaz sel misali aklının duvarlarına çarpa çarpa akmaya başladıysa ondan kurtulmak için yazmak zorundasın,derdi.

syf.52 Anlamak için yazmalıyım.

syf.68 Hayal dünyasının vaat ettikleriyle gerçek yaşamın sundukları arasındaki gerilime,belirsizliğe dayanamayan insanlar yok mudur,vardır !

syf116 Öyle dönemleri vardır ki hayatımızın,çıkışı olmayan sis bulutunun içinde yürüdüğümüzü hissederiz.Suyla buluşan rakının beyazı kadar yoğun bir sis.

syf. 131 Tek bildiğim ihanetin çiçeksiz bir bitki olduğu;güneş ışığı fazlaca düşünce üstüne,yeşil yaprakları sararıyor,göze batmaya başlıyor.